Ocakta çıkan yangın gittikçe büyüyor, ateş bacayı sardı ve hane halkı tedirgin. Beslenmek insanın doğrudan ilintili en temel hakkıdır. Çünkü, gıda olarak tanımladığımız enerji kaynaklarını yiyor, sindiriyor, kan dolaşımı sayesinde hücrelere enerji kaynağı olarak aktarıyor ve elde edilen enerji ile hayata enerji katarak sosyal sinerji oluşturuyoruz, açıkçası hayata tutunuyor ve yaşıyoruz.
Hepimiz düşünebilen, duygusal davranabilen ve birbiri ile iletişim neticesinde etkileşim içine giren çeşitli sosyal statülere göre rol üstlenmiş varlıklarız. Çünkü insanız ve bizim kaderimiz insan olarak yaratılmış olmak.
Peki; yaratılış hükmünü kapsayan hakkın hukuku ile ne kadar örtüşüyoruz, sahi nasıl ve ne kadar insanız?
Hiç kendimizi vicdanen sorguladık mı?
İçimizden herhangi birinin hayatını etkisi altına alan sosyal refah seviyesi, beklentileri ve oluşan ekonomik koşullar nedeni ile düşünüp söyleyemediği, dışa vuramadığı ve gizlediği hisleri zamanla davranışlar üzerinde nasıl bir etki ile dışa vurum sergileyecektir, daha açıkçası bu etkileşim nedeni ile birey kendi iç ve dış dünyasında nasıl bir tepki oluşturacaktır?
Türk lirasının satın alma gücü döviz karşısında eriyor ve değer yitiriyorsa bunun mantıklı bir izahatı olması gerekir. İhracat var, denge politikası olarak ithalat ta var, cari açık nedeni enerji kaynakları ithalatı. Biliyoruz ki dünya 2019 yılından beri küresel bir kriz yaşıyor. Üretim kısıtları nedeni ile Arz – Talep dengeleri bozuldu. İyi hoş da, ülkelerin ekonomileri üzerinde etkili olan FED faiz oranı bağımlı değişkenliğin nedeni ise, Dünyanın en borçlu ülkesi olan ABD’nin 6 Cent’e mal ettiği US Dolar, nasıl oluyor da yaklaşık 250 kat değer ile benim ekonomim üzerinde etkili olup sosyal refahımı elimden alıyor?
İyileştirmek ve ekonomik darboğazı aşmak için yapılan zamlar, aslında bir bozulmanın ve yeni bir yapılanmanın nedenidir. Sosyal refah paranın satın alma gücünün erimesi karşılığında kullanım hacminin artması ile sağlanamaz
Eğer önümüzdeki yüz yıla imzamızı atacaksak, bu yangın sönmeli.